22 Haziran 2011 Çarşamba

Vefa burdan taşındı mı?


Düşündüm...
Varken farkına varmadığımız ne çok insan VAR hayatımızda. Yokluklarını farkediyor muyuz peki.. Hayır...
Kapımızın önünden evlerine geçip giden komşular. Suyumuzu getiren, elektrik, doğalgaz saatlerimizi okuyan insanlar. Bakkal amcalar....
Ya akrabalar, eş dost tanıdıklar... Ölmeden mezara koyduklarımız.
Çok hasta olup, hastane gezen ama bir türlü ölmediği için taziyeye gidip işi bitiremediklerimiz.
Geçmiş olsun diye diye dilimizde tüy bitti sanki de.
Ne nankör olduk artık...
Dünya ne kadar çok tuttu bizi bırakmıyor. Her gün döviz kurlarına bakmaktan yorulmuyoruz ama bir hasta komşu hatırı soramaz olduk. Acaba kaç kişi (artık iyileşme ümidi kalmamış) hasta komşusuna bir tas çorba pişirip götürüyor ki.
Hayatımızdan siliniveren insanları ne çabuk unutuyoruz. Bizi de böyle çabuk unutacaklar şu koca dünyada.

Değişti herşey. Biz de değiştik. Bir günde şöhret olup, bir günde yıldızı sönen sanatçılar gibi. Kapımızın önünden geçerken selam veren dostlarımız var. Kapımızın önünden geçtikleri ve selam verdikleri için dostumuzlar.
Başka mahalleye taşınsalar haberimiz olur mu. Geçmez olsalar, kaç gün sonra arar sorarız. Ne kadar merak ederiz acaba?

Şehir bizi kuşatıyor. Kuşatırken kendi kurallarını da dayatıyor artık. Unutmadığımız şeyler hep ruhsuz mekanik şeyler. Kredi kartı şifreleri, tc kimlik numaraları, vergi ödeme günleri....

Küçük kızım Nisan'ın 16sında doğmuştu... Acaba kaç gün sonra unutacağım. Ya annemin doğum günü?

Oysa gelir vergisi 2nci taksidini ödeme günümü unutmama müsade edecekler mi?
Sanmıyorum, Hiç sanmıyorum...

20 Haziran 2011 Pazartesi

Babalar günün kutlu olsun Adem


Dünyanın en büyük sevdası bana göre Âdem’le Havva'nın sevdasıdır. Öyle ki, dağlar diz çökmüş önünde ve özlemle çığlıklar öyle uzaklara ulaşmış, kolay mı cennetten kovulmak yasak meyve için

İki yarım elmanın sevdası bu, o kadar uzak kalmışlar ki âdemle Havva. Kavuşmadan yaşadıkları acıyı şöyle bir düşünmek lazım. O kadar yakın hissedip de dünyada yapayalnız olmak kolay şey mi. tüm evrene örnek bir sevda bu.

Kıtalar aşıp koşup gelmişler, dünyanın ilk zamanları, canavarlar, vahşi hayat ve yapayalnız iki kişi. Birbirlerini aradıkları ve ağladıkları günler neredeyse 60 yıllık insan ömrüyle ifade edilmiş. Onlar dünyada yalnızlığı o kadar acı hissetmişler ki, kendilerinden öte hiç kimsenin olmadığı bir yalnızlık kasıp kavurmuş yüreklerini.

Kendilerine benzeyen sadece iki can, başka hiç kimsenin olmadığı bir dünyada inanılmaz bir şey. Şahsen ben bu sevdaya sevdalıyım, bu aşka vurgunum. Birbirlerinin dert arkadaşı olmuşlar, can yoldaşı olmuşlar ve dünyaya insanlığı armağan etmişler bu sevdayla.

Size bu babalar gününde anlattığım sevda âdem ile Havva’nın sevdasıydı. Romanlarda aşk diye yazılmayan bir öykü. Sadece karikatürlerde kalmış bir bakış açısı var insanlığın bu sevdaya bakarken. Oysa onlar ötekinin eksikliği ilk defa tatmış insanlar, iki yarımı delice hissetmiş, delice öteki yarısını aramanın ne demek olduğunu yaşamış ilk iki can onlar.

Yaman sevdalanmış, Havva anneme, iyi ki sevmiş, iyi ki sevişmiş. İyi ki bu dünyayı bizlere, bizleri bu dünyaya armağan etmiş. Binlerce teşekkürler tanrım insanı, insanlığı yarattığın için. Çok teşekkürler Âdem babacığım, Havva annemizi ve bizleri sevdiğin için.

Ver elini öpeyim, babalar günün kutlu olsun...